NÜKLEEER
ENERJİ
Bir nükleer tepkimede, yani her hangi bir atom çekirdeğinde bazı değişikliklere yol açan bir tepkimede açığa çıkan enerjiye nükleer enerji yada çekirdek enerjisi denir. Nükleer enerjiyle ilgili kimyasal ve fiziksel olgulara ilişkin olarak: Atom; Elektron; Molekül; Nötron; Proton; Quartz, Mezon; Muonlar; Radyoaktiflik ve temel parçacıklar maddelerine vardır.
Normal
bir kimyasal tepkimede, bu tepkimeye giren atomların yalnızca
en dıştaki bazı elektronları arasında alışverişler
gerçekleşir; yani, elementlerin atomları birbirleriyle
birleşerek molekülleri oluştururken değişmeden kalırlar.
Kimyasal tepkimeler sırasında, maddedeki atomların
yerleşiminden kaynaklanan kimyasal enerjinin bir bölümü
açığa çıkabilir; yanma olayı bu tür tepkimedir. Nükleer
tepkimede ise, atomun tam ortasında bulunan, nötron proton,
quartz vs. oluşan atom çekirdeği değişikliğe uğrar ve bu
tür tepkimeler sırasında atom kütlesinin bir bölümü
enerjiye dönüşür. Nükleer tepkimede, herhangi bir kimyasal
tepkimede açığa çıkabilecek olanların milyonlarca katı
kadar enerji açığa çıkar ve kimyasal tepkimeden farklı
olarak, bir element başka bir elemente dönüşür.
İki
tür nükleer tepkime vardır. Çekirdek bölünmesi (Nükleer
Fisyon) ve çekirdek kaynaşması (Nükleer Füzyon).
İLKELER:
Genel
olarak Einstein’ın E = mc2 formülü ( c,
ışığın boşluktaki yayılma hızı) uyarınca, bir sitemin W
enerjisi ile m kütlesi arasında bir eşdeğerlik vardır.
Dolayısıyla, bir sistem enerji açığa çıkması için kütle
yitirmesi gerekir. Bu durum özellikle atom çekirdeklerinin
başkalaşımlara uğradığı bütün tepkimeler için
geçerlidir. Ancak nükleer enerjiden söz edildiğinde, daha
özel olarak, uygulamada kullanılabilir enerji kaynakları
gerçekleştirmeye olanak veren belli başkalaşımlardan
yararlanma yoluna gidilir.
Atom
çekirdekleri nükleonlardan ( nötron ve pozitif yüklü proton,
Quartz, mezon, müonlardan ) oluşur. Z porton ve N nötron
olan bir çekirdek göz önüne alalım. Bir çekirdeğin
kohezyonu Z+N nükleon arasında var olan ve bunları bir arda
tutan kuvvetlerden kaynaklanır. Bu çekirdeğin Z+N nükleondan
yeniden oluşturulduğu düşünülürse, bu kohezyon kuvvetlerin
yaptığı iş, çekirdeğin bağlanma enerjisi denen belli
nicelikte bir enerji verir: bir grafik üzerinde, çeşitli atom
çekirdeklerinin Z+N nükleon sayısı ( yada A atom numarası)
en hafif çekirdek hidrojenden, en ağır çekirdeklere dek her
çekirdeğin nükleer başına ortalama çekirdek enerjisi de
kordinat eksenine taşındığında aşağıdaki şekilde
görülen eğriyi veren noktalar kümesi elde edilir. Bu eğrinin
maksimum noktası yaklaşık 6 nükleon içeren çekirdekler
için 9 MeV’a yakın bir noktadan geçer. Bu grafik incelenirse
kütlesi daha büyük bir çekirdek oluştururken iki hafif
çekirdeğin kaynaşması sağlandığında, işlem sonucunda bir
enerji kazandığı görülür. Çünkü nükleon sayısı
değişmemiş ve nükleon başına bağ enerjisi artmıştır.
Aynı şekilde bir ağır çekirdeğin orta kütleli iki parça
halinde parçalanması gerçekleştirildiğinde,
yine bir enerji açığa çıkar.
|
TARİHÇE:
1934’ten
başlayarak Avrupa’nın birçok lâboratuarında sürdürülen
araştırmalar sonucunda, 1938’de Alman Hahn ve Strassmann
parçalanma tepkimesini buldu. Bu yeni olayı Fransa’da Halban,
Joliet-Curie, Kowarski, F. Perrin ekibi, İngiltere’de Frisch,
Amerika’da Fermi inceledi. 1939’da Fransız ekibi,
parçalanma sırasında nötronların yayımlandığını ve
bunların sayısının zincirleme bir tepkimeyi göstermek için
yeterli olduğunu gösterdi; bu ekip böylece bu tepkimeyi bir
ağır su ve uranyum bütünü içinde gerçekleştirmek için
planlar hazırladı. Savaş Fransa’daki araştırmaları
durdururken, Büyük Britanya sonra Amerika ve Kanada’dakileri
hızlandırdı. Araştırmalar daha çok atom silahları
gerçekleştirmek yönünde gelişti ve 16 Temmuz 1945’te
ABD’deki Yeni Meksika eyaletinde ilk nükleer patlama ve 1945
Ağustosunda Hiroşima ve Nagasaki ’ye atılan atom
bombardımanı ile sonuçlandı. İlk nükleer reaktörü ( o zamanlar
atom pili deniliyordu) Fermi ekibi 2 Aralık 1942’de
Chicago’da gerçekleştirdi. Bu bir grafit ve uranyum
istifinden oluşuyordu. Parçalanmayla ilk elektrik enerjisi
üretimi, 1951’de ABD’de Arco’da oldu ve 1954’te Ruslar
Obninsk’te 5000 kw’ lık küçük bir elektrik santrali
çalıştırmaya başladı. ABD’de nükleer itmeli bir
denizaltı olan Naitulus 1954 eylülünde hizmete girdi.
1951 ve 1952 de gerçekleştirilen ilk iki küçük denemeden
sonra 1 Mart 1954’te Amerikalılarca Bikini ’de başarıyla
denendi. Türkiye’de ilk nükleer çalışma ve araştırmalar
1962’de İstanbul’da Küçük çekmece Gölü kıyısında
kurulan 1 MW’ lık TR-1 araştırma reaktörüyle başladı.
1980’de bu reaktörün gücü 5 MW’ ta çıkarıldı. (TR-2),
U235’ce % 93 lük zenginlikte yakıt kullanan havuz
tipi bu reaktörde, çekirdek fiziği araştırmaları,
radyoizotop gibi çalışmalar yapılmaktadır. 1990’ın sonuna
doğru Türkiye’de elektrik enerjisi üretmek üzere nükleer
santral yapımı için çalışmalar sürdürülmektedir.